- 2 Şubat 2018
- 80
- 825
- 153

1.Malatya uluslararası film festivalinde 'yaşam boyu başarı ödülü'nü alırken yaptığı konuşmada "sinema gelecekte bir felaketin içine düşecek, dijital felaketin ta kendisidir.
Dijital, soğuk, kuru, insanlık dışıdır" diyen Gürcü şair, yönetmen Otar Iosselinai'nn 1966 yılında çektiği ilk uzun metrajlı filmidir "Giorgobistve", "Falling Leaves", yani "Düşen Yapraklar", benim içinse "Olgunluğun Başlangıcı." 1976 Cannes Film Festivali'nde Fipresci ödülünü kazandı. Yönetmenin sonraki filmlerindeki kalıcı güce sahip olmasa bile, kendi film tekniğini gösterir nitelikte olmasıyla, sinema tarihinin önemli yapımlarından biri denebilir.
Yavaş tempoda başlayan film aynı yavaşlıkta gelişiyor ve finale ulaşıyor fakat hiç sıkmıyor. Günlük yaşamın gün gün sıradanlığını izlerken o kadar kaptırıyorsunuz ki kendinizi, filmin sonu nasıl gelmiş anlamıyorsunuz. Yüzeyde hafif ama sonuna kadar hiciv kendini derinden hissettiriyor.
Üniversite mezunu Nico (Ramaz Giorgobiani) ve arkadaşı Otari (Gogi Kharabadze) Gürcistan'da, Sovyet zamanındaki haliyle şarap kolektifinde, bir üzüm fabrikasında mühendis olarak işe başlarlar. Otari şirket kurallarını hızla kabul eder, sistemi seven biridir. İşini ciddiyetle yapmaya çalışan, Otari'ye göre asi kalmış, bir o kadar masum, duygusal olarak kendini pek ifade edemeyen Nico, bir çok erkeğin aşık olduğu mahalle kızı Marine(Marina Kartsivadze) 'ya aşık olur. Marine tarafından sınanır, onun için dayak yer, yine de düşe kalka ona koşar. Marine'a aşık olan bir yerel haydut kendisini tehdit ettiğinde o kadar sakin kalıyor ki, bazen ruhsal olarak ölü gibi görünüyor.
Nico yakınlarda yöneticinin üretim kotalarını değiştirdiğini ve nasıl yolsuzluğa bulaşıldığını fark eder. İşini düzgün yapmayanların yanında ilkeli duruşu ile dikkati çeker. İşi o noktaya vardırır ki yeni fıçılardan birinin içilemez olduğuna karar vererek jelatin ilave eder ve şişelenmesini engeller.
Herkes kovulmasını beklerken yöneticiden övgü alır. Kararlı bireyciliği sayesinde tesisin devamının sürmesini sağlar.
Bir kadının peşinden giderken başka bir kadına takılan, birden fazla sevgilisi ile hep beraber eğlenmeye giden erkekleri, sevgiden uzak hayatları, ahlaki düzenin düzensizliği, nesillerin birbirleriyle savaşını, Sovyet rejiminin ironik resmini siyah beyaz çizen bir film, bizleri 90 dakikalık bir zaman yolculuğuna çıkarıyor.
Gürcistan'da çabucak geçen bir mevsimin, ufacık, kırılgan bir zaman diliminde geçen,içten yaşanmış ama yaşanamamış bir aşk hikayesi.
Nico yakınlarda yöneticinin üretim kotalarını değiştirdiğini ve nasıl yolsuzluğa bulaşıldığını fark eder. İşini düzgün yapmayanların yanında ilkeli duruşu ile dikkati çeker. İşi o noktaya vardırır ki yeni fıçılardan birinin içilemez olduğuna karar vererek jelatin ilave eder ve şişelenmesini engeller.
Herkes kovulmasını beklerken yöneticiden övgü alır. Kararlı bireyciliği sayesinde tesisin devamının sürmesini sağlar.
Bir kadının peşinden giderken başka bir kadına takılan, birden fazla sevgilisi ile hep beraber eğlenmeye giden erkekleri, sevgiden uzak hayatları, ahlaki düzenin düzensizliği, nesillerin birbirleriyle savaşını, Sovyet rejiminin ironik resmini siyah beyaz çizen bir film, bizleri 90 dakikalık bir zaman yolculuğuna çıkarıyor.
Gürcistan'da çabucak geçen bir mevsimin, ufacık, kırılgan bir zaman diliminde geçen,içten yaşanmış ama yaşanamamış bir aşk hikayesi.
Gürcü yerel halkının eğlence anlayışı, köylülerin arazilerine doğrudan bağlandığı bir dünyayı, şarabın zamanın şartlarında nasıl üretildiğini, belgesel gibi adım adım gösterirken, Gürcüler için şarabın ne kadar önemli olduğunu anlarız kısa zamanda, ama tam olarak değil. Gürcü kimliğinin yapıtaşıdır şarap. ( Son olarak bu filmin gösterimini yasaklamak için 27 şarap üreticisi dava açmış, Tiflis'teki Leonid Brejnev'in öpücüğü devreye girmiş fakat engellemek için bunlar yeterli olmamıştır. )